Abstract


Oğuz Atay'da Oyunun Varoluşsal İşlevi
1970'li yıllarda verdiği eserlerle Türk edebiyatında önemli bir yer edinen Oğuz Atay, entelektüel kişiliği sayesinde dönemin felsefi akımlarını yakından takip etmiştir. Bu akımlar içerisinde varoluşçuluk önemli bir yere sahiptir. Oğuz Atay, Kierkegaard, Heidegger, Sartre, Camus ve Kafka gibi varoluşçulardan etkilendiği düşünceleri eserlerinde işlemiştir. Bununla beraber kendine has bir varoluş anlayışına sahiptir. Bu bağlamda oyun kavramına varoluşsal bir özellik kazandırmıştır. Oğuz Atay, oyunu bireyin kendini gerçekleştirebileceği bir varoluş alanı olarak görmektedir. Bu sebeple, toplumun dışında kalmış, yalnız ve yabancılaşmış kahramanlar, özgür bir biçimde kendi varoluşlarını kazanabilecekleri bir ortam olarak oyuna sığınmaktadırlar. Onlar için hayat ve oyun birbirine karışmış ve hayat; rol yapılan yer, oyun ise gerçekte var olunan mekan haline gelmiştir. Bu çalışmada oyun ve hayat kavramları arasındaki bağlantı, oyun kavramının arka planında yer alan psikolojik ve felsefi temeller ve Oğuz Atay’ın eserlerinde bu kavram üzerinde neden ısrarla durulduğu konularına açıklık getirilmeye çalışılacaktır. Bununla beraber, “İnsan varoluşu açısından oyunun ne gibi bir fonksiyonu vardır?” ve “Oğuz Atay için oyun kavramı ne ifade etmektedir?” sorularına cevap aranacaktır.

Keywords
Oğuz Atay, oyun, varoluşçuluk
Kaynakça