Anlamın Üç Yüzü, Cevdet Bey ve Oğulları Romanında İdeleştirme
(Anlamın Üç Yüzü, Cevdet Bey ve Oğulları Romanında İdeleştirme )

Yazar : Yasemin Cevahir  -  
Türü : Araştırma Makalesi
Baskı Yılı : 2023
Sayı : 32
Sayfa : 177-186
Doi : http://dx.doi.org/10.25068/dedekorkut593
    


Özet

According to the philosophical anthropology based on ontological foundations, idealization is to give meaning and transcend, in the shortest expression. As the sole idealizing being, humans, relying on the ontological structure of existence, provide a comprehensive purpose to their lives. They overcome positive/negative situations in the course of life without getting stuck, living a life chosen not by the contingencies but in line with their own goals. Idealization, divided into pure and impure forms, is an opportunity that, when recognized and developed, elevates humans spiritually. Pure idealization signifies a person understanding, setting goals, and purposes for their life based on high values, acknowledging responsibility for oneself and others. Impure idealization, on the other hand, refers to an individual assigning meaning to their life based solely on instrumental values, in line with their own desires and interests, without grappling with the internal and external realities. In this article, first focuses on the nature of idealization in broad strokes. Subsequently, it claims that the inability to idealize is the fundamental factor determining the actions of the main characters, Cevdet Bey, Refik, and Ahmet, in the novel. In the case of Cevdet Bey, impure idealization manifests as an inability to confront realities and indifference. For Refik, it appears as a paralysis of will, directionlessness, failure to establish a dialectical relationship with reality, and disappointment. Ahmet, on the other hand, exhibits both an inability to confront realities and a failure to establish a dialectical relationship with reality.



Anahtar Kelimeler

Idealization, Philosophical Anthropology, Meaning, Orhan Pamuk, Cevdet Bey and His Sons.



Abstract

Ontolojik temellere dayanan felsefi antropolojiye göre ideleştirmek, en kısa ifadeyle anlam verip aşmak demektir. İdeleştiren tek varlık olarak insan, varlık yapısında temellenen bu olanağı sayesinde hayatına bütünlüklü bir amaç verir, akış içerisinde karşılaştığı olumlu ve olumsuz durumları takılmadan aşar, tesadüflerin belirlediği değil, kendi hedefleri doğrultusunda seçtiği bir hayatı yaşar. Halis olan ve olmayan olarak ikiye ayrılan ideleştirme, farkına varılıp geliştirildiğinde insanı, tinsel olarak iyi duruma yükselten bir olanaktır. Halis olan ideleştirme, kişinin, hayatına yüksek değerlere temellenerek kendisinden ve ötekinden sorumlu olduğunu bilerek anlam, amaç ve hedef koymasını ifade ede r. Halis olmayan ideleştirme ise kişinin, hayatına araç değerlere temellenerek sadece kendi arzu ve çıkarları doğrultusunda, iç ve dış gerçeklikle hesaplaşmadan anlam vermesini ifade etmekle birlikte, bütünlüklü bir anlam ve amaçtan yoksun olma ve tesadüflerin peşinde sürüklenme durumunu da ifade etmektedir. Bu yazıda öncelikle ana hatlarıyla ideleştirmenin neliği üzerinde durulmuştur. Ardından romanın asıl kişileri olan Cevdet Bey, Refik ve Ahmet’in eylemlerini belirleyen en derindeki unsurun ideleştirememe veyahut halis olmayan ideleştirme olduğu iddia edilmiştir. Cevdet Bey’in şahsında halis olmayan ideleştirmenin gerçeklerle yüzleşememe ve kayıtsızlık, Refik’in şahsında irade felci, yönsüzlük, gerçeklikle diyalektik ilişki kuramama ve hayal kırıklığı, Ahmet’in şahsında ise hem gerçeklerle yüzleşememe hem de gerçeklikle diyalektik ilişki kuramama şeklinde görünüşe çıktığı ortaya konmuştur.



Keywords

İdeleştirme, Felsefi Antropoloji, Anlam, Orhan Pamuk, Cevdet Bey ve Oğulları.