Abstract
Ahmet Mithat Efendi’nin Çengi, Arnavutlar- Solyotlar ve Müşahedat Romanlarında Anlatıcının Konumu
ÖZ
Tanzimat’tan Meşrutiyet’in ilk yıllarına kadar yazdığı eserlerle arkasında bir külliyat bırakan Ahmet Mithat Efendi, aynı zamanda romanın yeni yeni tanınmaya başladığı bir dönemde kullandığı tekniklerle de romanın sınırlarını keşfe çıkmıştır. Çağdaşlarının aksine eserlerinde sadece öykü dünyasının dışında yani ekstradiegetik düzeyde yer alan ve olaylara dâhil olmayan heterodiegetik anlatıcılar kullanmamış; olayların geçtiği dünyada yani intradiegetik düzeyde yer alan ve olaylara dâhil olan homodiegetik anlatıcılar da kullanmıştır. Bu bağlamda Ahmet Mithat Efendi’nin Türk romanı için çok erken sayılabilecek bir tarih olan 1877’de yazdığı Çengi’de ekstradiegetik düzeyde yer alan heterodiegetik anlatıcısını çok kısa süreliğine de olsa intradiegetik düzeye geçirmesi ve olaylara dâhil etmesi son derece önemlidir. 1888’de yazdığı Arnavutlar-Solyotlar’da ise hem bu tekniği daha önce kullanmasının hem de roman sahasında tecrübesinin artmasının etkisiyle anlatıcısını çok daha uzun süre olayların içinde tutabilmiştir. Ahmet Mithat Efendi, Türk edebiyatının en seçkin örneklerinden biri olan Müşahedat’ı Nabizade Nazım ile girdiği romantizm-natüralizm tartışmasının neticesinde natüralist roman örneği olarak 1891’de yazmıştır. Eserde yazarın anlatım tekniğindeki gelişme açıkça görülmektedir. Diğer iki romanda tecrübe ettiği homodiegetik anlatıcıyı Müşahedat’ta eserin başından sonuna kadar kusursuz bir şekilde kullanmıştır. Bu yazıda, Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarındaki heterodiegetik anlatıcıdan homodiegetik anlatıcıya geçişi gösteren Çengi, Arnavutlar-Solyotlar ve Müşahedat romanları Gérard Genette’in anlatıcının konumuyla ilgili görüşleri bağlamında ele alınmıştır.
Keywords
Çengi, Arnavutlar-Solyotlar, Müşahedat, Gérard Genette, Anlatıcı