Aşıklık geleneği, uzun tarihi süreçte Türk toplum yapısını yansıtan bir ayna işlevi görmüştür. Âşıkların yaşadıkları dönemde bireyselden toplumsala dönüşen söylemleri, kültürel ve inanç bağlamında ideal insan davranışlarını ortaya koymuştur. 19. yüzyılın başarılı âşıklarından biri olan Erzurumlu Emrah, sahip olduğu dinî, tasavvufî ve kültürel bilgi ile yaşanmışlıklarından kaynaklanan izlenimlerini esas alarak şikâyet içerikli şiirler söylemiştir. Aşk, sevgili, felek, kader, gurbet, devrin bozulması, dünyanın değişmesi, çekilen dertler ile zâhit ve sofu gibi insanların davranışları en çok zikrettiği konuların başında gelmektedir. Onun şikâyetçi olduğu bu hususlar ele alınışları bağlamında bireysel görülse de aslında yaşadığı toplumun dertleri olarak görülmelidir. Şikâyet içeren bazı şiirlerde âşık, üslubunu sertleştirerek cinsiyet ayrımı yapmadan dikkat çekici taşlamalar oluşturmuştur. Bu taşlamalar Klasik edebiyattaki sevgilinin dokunulmazlığı kalıplarını kırmış ve Âşıklık geleneğinin gerçekçi havasını olanca açıklığı ile ortaya koymuştur. Sevgili ile ilgili şikâyetlerin hacim olarak diğerlerinden oldukça fazla olduğu görülmüştür. Bütün örnekler incelendiğinde âşığın, dünya denilen fâni âlemde insanın çeşitli nedenlerden kaynaklanan dertlerinin, sıkıntılarının ve kötü günlerinin asla tükenmeyeceği izlenimine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Fakat bu şikâyet unsurlarının toplumsal yönü de göz ardı edilmemelidir. Toplum adına söz söyleyen âşıklar, içinde yaşadıkları cemiyetin aksayan yönlerini ve kültürel normlarla çelişen davranışları dile getirerek bunları ortadan kaldırmaya çalışırlar. İstenilen olumsuzlukların ortadan kalkmaması bunların dile getirilme sıklığını artırarak mevzuyu şikâyet derecesine taşımaktadır. Ayrıca Âşıklık geleneğinde bazı mevzuların ortak şikâyet unsuru haline geldiğini söylemek de mümkündür.
Erzurumlu Emrah, gelenek, şiir, şikâyet